Dua, ruhsal sıkıntılarla başa çıkmanın ve içsel huzuru bulmanın en güçlü yoludur. Bunalım, sıkıntı ve zorluklar içinde kalan herkes için Hz. Yunus’un duası, Allah’a yönelmenin ve kurtuluş bulmanın mükemmel bir yoludur. Bu videoda, dua ile ruhsal rahatlık ve manevi huzura ulaşmanın gücünü hissedeceksiniz. İyi seyirler.
00:00 Fragman
00:48 Hz. Yunus (a.s)'ın münacatı
03:38 Sebeplerin tesiri var mı?
08:46 Ehadiyet/vahidiyet nedir?
10:17 Nasıl dua etmeliyiz?
16:38 Balığın karnında olan kim?
20:31 Nefis ve şeytanın en tehlikeli oyunları
22:45 Başkalarının kusurunu görmemek
27.23 Nefsimizi ıslah etmek için ne yapmalıyız?
OKUNAN BÖLÜM: BİRİNCİ LEM‘A
Hazret-i Yûnus ibn-i Mettâ Alâ Nebiyyinâ ve Aleyhissalâtü Vesselâm’ın münâcâtı, en azîm bir münâcâttır ve en mühim bir vesîle-i icâbe-i duâdır. Hazret-i Yûnus Aleyhisselâm’ın kıssa-i meşhûresinin hulâsası: Denize atılmış, büyük bir balık onu yutmuş. Deniz fırtınalı, gece dağdağalı ve karanlık ve her taraftan ümid kesik bir vaz‘iyette, لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَ münâcâtı, ona sür‘atle vâsıta-i necât olmuştur.
Şu münâcâtın sırr-ı azîmi şudur ki: O vaz‘iyette esbâb, bilkülliyesukūt etmiş. Çünkü o halde ona necât verecek öyle bir zât lâzım ki; hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem cevv-i semâya geçebilsin. Çünkü, onun aleyhinde gece, deniz, hût ittifâk etmişler. Bu üçünü birden emrine musahhar eden bir zât, onu sâhil-i selâmete çıkarabilir. Eğer bütün halk onun hizmetkârı olsa idiler, yine beş para fâideleri olmazdı. Demek esbâbın te’sîri yok.
Müsebbibü’l-esbâbdan başka bir melce’ olamadığını aynelyakîn gördüğünden, sırr-ı ehadiyet, nûr-u tevhîd içinde inkişâf ettiği için, şu münâcât birdenbire geceyi, denizi, hûtu musahhar etmiştir. O nûr-u tevhîd ile, hûtun karnını bir tahtelbahir gemisi hükmüne getirip ve zelzeleli dağvârî emvâc dehşeti içindeki denizi, o nûr-u tevhîd ile, emniyetli bir sahrâ ve bir meydân-ı cevelân ve tenezzühgâh eyleyerek, yine o nûr-u tevhîd ile semâ yüzünü bulutlardan süpürüp, kameri bir lâmba gibi başı üstünde bulundurdu. Her taraftan onu tehdîd ve tazyîk eden o mahlûkāt-ı müdhişe, her cihette ona dostluk yüzünü gösterdiler. Tâ sâhil-i selâmete çıktı. Şecere-i yaktîn altında, o lütf-u Rabbânîyi müşâhede etti.
İşte biz, Hazret-i Yûnus Aleyhisselâm’ın birinci vaz‘iyetinden yüz derece daha müdhiş bir vaz‘iyetteyiz. Gecemiz, istikbâldir. İstikbâlimiz, nazar-ı gafletle onun gecesinden yüz derece daha karanlıklı ve dehşetlidir. Denizimiz, şu sergerdân küre-i zemînimizdir ki; bu denizin her mevcinde binler cenaze bulunuyor; onun denizinden bin derece daha korkuludur. Bizim hevâ-yı nefsimiz ise, hûtumuzdur; hayat-ı ebediyemizi sıkıp mahvına çalışıyor. Bu hût, onun hûtundan bin derece daha muzırdır. Çünkü onun hûtu, yüz senelik bir hayatı mahveder. Bizim hûtumuz, yüz milyonlar senelik hayatımızın mahvına çalışıyor.
Madem hakîkî vaz‘iyetimiz budur; biz de Hazret-i Yûnus Aleyhisselâm’a iktidâ edip, umum esbâbdan yüzümüzü çevirip doğrudan doğruya müsebbibü’l-esbâb olan Rabbimize ilticâ ederek, لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَ demeliyiz. Ve aynelyakîn anlamalıyız ki; gaflet ve dalâletimiz sebebiyle aleyhimize ittifâk eden istikbâl ve dünya ve hevâ-yı nefsimizin zararlarını def‘ edecek yalnız o zât olabilir ki; istikbâl taht-ı emrinde, dünya taht-ı hükmünde, nefsimiz, taht-ı idâresindedir.
Acaba Hâlik-ı Semâvât ve Arz’dan başka hangi sebeb var ki, en ince ve en gizli hâtırât-ı kalbimizi bilecek; ve bizim için istikbâli, âhiretin îcâdıyla ışıklandıracak; ve bizi dünyanın yüz bin boğucu emvâcından kurtaracak. Hâşâ! Zât-ı Vâcibü’l-Vücûd’dan başka hiçbir şey, hiçbir cihette onun izin ve irâdesi olmadan imdâd edemez ve halâskâr olamaz.
- Kategori
- Doç.Dr.Ahmet KAVLAK
Yorumlar